mIRCForumlari - mIRC ve IRC Kullanıcılarının Paylaşım Platformu
  https://www.sosyalchat.com/


SohbetG.Com

Kullanıcı Etiket Listesi

Yeni Konu aç Cevapla
 
Seçenekler
Alt 17 Ağustos 2023, 15:52   #1
Çevrimdışı
Ra'
Üyelik tarihi: 09 Haziran 2023
Konular: 1289
Mesajlar: 1.528
Nerden: Aydın
Cinsiyet: Erkek
Web Site: mIRCForumlari
Alınan Beğeni: 125
Beğendikleri: 86
@Ra'
Standart Orta Çağ Avrupa’sının Ekonomik Düzeni ve Sosyal Hayata Etkisi

Orta Çağ, Avrupa tarihinin üç bölüme ayrılmasından sonra ortada kalan çağa verilen isimdir. Orta Çağ, 5. ve 15. yüzyıllar arasını kapsayan dilimin adıdır. Bu kavram insanların bilincinde, öznelliğinde biçimlendiği için başlangıç veya bitiş noktalarından söz edilemez. Buna rağmen bizlere öğretilen Batı Roma İmparatorluğu’nun düşüşü Orta Çağ’ın başlangıcı olarak kabul edilir. İstanbul’un fethi ise Orta Çağ’ın son bulmasını sağlamıştır.

Bazı tarihçiler tarafından Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfi (1492); Fransız Devrimi (1789) gibi tarihte önemli bir yere sahip olaylar ve bu olayların önemli sonuçlar doğurması sebebiyle bu tarihler de Orta Çağ’ın bitişi olarak kabul edilebilmektedir (EREZ,2017).

Orta Çağ kavramı tarihte ilk defa Rönesans düşünürleri tarafından ortaya atıldı. Bu düşünürler Orta Çağı, Roma İmparatorluğu’nda yeniden doğuş için yaşanan bir geçiş dönemi olarak kabul ettiler. Orta Çağ’ı karanlık dönemi ifade edebilmek için kullandılar. Orta Çağ, başlıca üç ekonomik döneme ayrılır ve bu başlıca üç ekonomik düzenin sosyal hayata olan etkileri ve sonuçları ise yadsınamayacak kadar çoktur. Ekonomik düzen ve sosyal hayat ayrı ayrı incelenmesi gereken iki ayrı konu olmasına karşın ekonomik düzenin sosyal hayatı etkileyebildiği gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Haçlı Seferleri, Orta Çağ’ı hem ekonomik hem de sosyal anlamda etkileyen bir askeri örgütlenmedir. Haçlı Seferleri’nin amacı İslam dünyasının zenginliklerini ele geçirmek, İpek ve Baharat yollarına sahip olmaktı. Haçlı Seferleri’nin bu amacı ekonomik iken yarattığı sonuçlar sosyal hayatı büyük anlamda etkilemiştir. Haçlı Seferleri’nden sonra Avrupa’da bir ayaklanma meydana geldi ve köylüler feodal beylerin kölesi olmaktan kurtulmaya başladılar. Bu durum Orta Çağ Avrupa’sının sosyal hayatını da değiştirdi.

Araştırma sonucunda oluşturulan bu bildiri doküman analizi yöntemi kullanılarak diyalektik metot ile tartışılmıştır. Doküman analizi yöntemi, doğrudan görüşme ve gözlem yapmanın mümkün olmadığı durumlarda yazılı materyallerin analiz edilmesidir. Orta Çağ’a doğrudan ulaşmak mümkün olmadığı için doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Diyalektik metot ise hiçbir şeyin olduğu gibi ve olduğu yerde kalmadığını savunur. Her şey hareket halindedir, oluşur, dönüşür ve göçer. Tarih insan temellidir ve insanın doğası da sürekli bir devinim halindedir.

Bizler, her birimiz hep aynı kaldığımızı sanırız. Oysa kendi kendimizin aynısı, özdeşi kaldığımızı düşündüğümüz anda bile değişmişizdir. Şimdi ben kendi kendime bakıyor ve diyorum ki: bundan on yıllarca önce bir “çocuk-ben”dim, bugünse bir “ihtiyar-ben”im. Nasıl da değişmişim! Ve bu birdenbire olmadı, yetmiş üç yıl süren, sayısız ve saniyelik değişimler sonucunda oldu (DURA,2003).

Bu araştırma 3 ana bölüm ve 7 alt bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde Orta Çağ üzerinde durulmuş ve Orta Çağ’ın özellikleri, Orta Çağ’da Avrupa’nın durumu anlatılmıştır. Birinci bölümün ilk alt başlığında Erken Orta Çağ’dan bahsedilmiş ve çağın ekonomisinin sosyal hayata olan etkileri irdelenmiştir. Birinci bölümün ikinci alt başlığında Yüksek Orta Çağ’dan bahsedilmiş olup çağın ekonomisinin sosyal hayatla ilişkisi irdelenmiştir. Birinci bölümün son alt başlığında Geç Orta Çağ’dan bahsedilip çağın ekonomisi ve sosyal hayatı anlatılmıştır. İkinci bölümde feodalizmden bahsedilerek feodaliteyi oluşturan ekonomik özellikler ve bunun yanında sınıfsal ve sosyal konulara da değinilmiştir. İkinci bölümün alt başlığında merkantalizme değinilmiş ve kapitalizme giden yolda bir aracı olarak kullanılan merkantalizm düşüncesi ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Üçüncü bölümde Hristiyanlık ve kilise üzerinde durulmuş Orta Çağ’da kilisenin önemine vurgu yapılmıştır. Üçüncü bölümün ikinci alt başlığında veba salgınına değinilmiştir. Veba salgını hem sebep hem de sonuç bağlamında ekonomik ve sosyal hayatı büyük ölçüde değiştirmiştir. Bundan dolayı araştırmada veba salgınına da yer verilmiştir. Üçüncü bölümün son alt başlığında Haçlı Seferleri’nden bahsedilmiş olup Haçlı Seferleri’nin askeri boyutunun yanında ekonomik boyutu olduğu gibi ekonomik boyutunun yanında sosyal hayatı değiştiren etkenlerin de meydana geldiğinden bahsedilmiştir.

1.ORTA ÇAĞ

Orta Çağ, Avrupa tarihinin üçe ayrılmasından sonra ortada kalan kısma verilen isimdir. Orta Çağ’ın siyasi ve ekonomik düzeni feodaliteye dayanır. Kavimler göçüyle sarsılan İlk Çağ insanlarının köleci düşünceleri yerini feodal beyliklere bırakmıştır. Roma İmparatorluğu’nun yıkılması, Kavimler Göçü ve yaşanan istilalar Avrupa’yı fakir bir hale getirmiş ve toplumun sosyal hayatı tamamen değişmiştir. Toplum sosyal ve ekonomik anlamda sınıflara ayrılmıştır.

Orta Çağ, dinsel inancın merkezde olduğu bir dönemdir. Bu durum feodalite sistemine engel olmadı çünkü kilisenin siyasi yapısı feodaliteyi destekliyordu. Kilisenin geniş topraklara sahip olması, siyasi ve ekonomik gücü de elinde bulundurmasını sağlıyordu. Kilise gündelik hayata olan hakimiyetini de sürdürüyordu. Okullarda öğretmenlik görevini rahipler yapıyor ve insanların dini bilgilerini de onlar denetliyorlardı. Tarım yerine zanaatkarlıkla uğraşan çok küçük bir halk kesimi loncalar halinde örgütlenmeye başlamış ve usta-kalfa-çırak ilişkisi ortaya çıkmıştır. Derebeyi-serf, usta-kalfa-çırak ve ruhban sınıflarıyla Orta Çağ’ın bir hiyerarşi toplumunu ifade ettiğini söyleyebiliriz.

Merovenj döneminin sonuna gelindiğinde tüm topraklar derebeyleri ve kilise arasında bölüşülmüş ve halk da serf konumuna indirgenmiş oluyordu. Bu yeni dönem ise daha çok karolenj dönemi olarak bilinir. Karanlık Orta Çağlar deyimiyle aslında bu dönem kastedilir (YALÇIN,1983:124-125).

Orta Çağ, ekonomi ve sosyal hayat bağlamında üçe ayrılır. Bunlar; Erken Dönem Orta Çağ, Yüksek Dönem Orta Çağ ve Geç Dönem Orta Çağ. Ayrı başlıklar altında anlattığım bu üç dönem, Orta Çağ’ın aslında kendi içinde ayrıldığını ve her üç dönemin de sosyal ve ekonomik bağlamda birbirinden tamamen farklı olduğunu söyleyebiliriz.

2.ERKEN DÖNEM ORTA ÇAĞ

Erken Orta Çağ ile birlikte Avrupa’da Orta Çağ başlamış oldu. M.S. 6. Yüzyıl ile M.S. 10.Yüzyıl dönemlerine kadar sürmüştür. Bu dönem daha çok Karanlık Çağ olarak bilinmektedir. Klasik Çağ döneminde başlayan eğilimler bu dönemde sürdürülegelmiştir. Nüfusun azalması, göçün artması ve ticarette hatrı sayılır azalmalarıyla dönemin Karanlık Çağ olarak adlandırılması pek de yanlış sayılmamalıdır. Roma’da ticaret yapmak veya sıradan bir seyahat risk teşkil etmeye başlamıştı çünkü Roma eskisi kadar güvenli bir bölge değildi. Bundan dolayı, uzun mesafeli ticaretler ve seyahat gerektiren mesleklerde azalma meydana geldi ve hatta ortadan kalktı. Erken Orta Çağ feodalizmin de geliştiği dönem olarak kabul edilmektedir. Feodalizm, Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra, Müslüman ve Macar akınlarına karşı korunma amacıyla doğmuştur. İstilalar sonucu merkezi krallıkların güç kaybetmesi bölgesel feodal beylerin de güçlenmesine neden olmuştur. Toprak hakimiyeti üzerine gelişen feodal sistemin Avrupa’da uzun yıllar hakimiyetini sürdürmesine neden olan şeyin altında istilalar ve güç dengesi yatmaktadır. Sosyal hayattaki dengesizlik ve huzursuzluk ortamı yeni bir ekonomi sisteminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Erken Orta Çağ dönemi ile kölelik kavramı ortadan kalkmış yerini serf kavramı almıştır. Bu durumda feodaliteye geçiş ile birlikte köleliğin de ortadan kalktığı düşünülebilir fakat yok olmadı. Yeni bir iş gücüne geçiş söz konuısuydu ve bu durum için farklı bir yol ve isim bulunmalıydı. Kölelik kavramı yok olmamış sadece isim değiştirmişti.

“Ben, şafak vaktinde dışarı çıkar, öküzü tarlada sürer ve onları pulluğa boyundurukla bağlarım. Asla efendimin korkusundan evde gizlenmeme sebep olan sert bir kış olmadı. Fakat öküze boyunduruk ve pulluk demiri takıldığı zaman ve de pulluk sabana göre daha hızlı olduğunda; ben her gün tam bir dönümlük ya da daha fazla saban sürmeliyim… ve öküzün yemliğini su ve samanla doldurmalıyım ve de gübreleri dışarı atmalıyım…..Bu çok ağır bir iştir; çünkü ben özgür değilim( MELTZER,1971:200)…

Feodalite, bu ilk dönemlerinde yeni bir üretim mekanizmasını ortaya çıkartmıştır. Feodal toplum tipi köleci sistemin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle feodalite kavramı daha çok Batı toplumlarına özgü bir ekonomik sistem olarak kalmış ve varlığını devam ettirmiştir.

3.YÜKSEK ORTA ÇAĞ

Orta Çağ’ın zirve dönemi olarak da adlandırılır. Askeri, şehirleşme ve düşünsel etkinlikler anlamında büyük gelişmeler gösteren Orta Çağ’ın tam anlamıyla canlandığı dönem diyebiliriz. Nüfus da tekrar bir artış söz konusuydu ve şehirlerde bir yığılma meydana gelmişti. Şehirlerde yaşayan insanlar, köylerde ki tarım alanlarını işgal ediyordu. Tarım alanlarının bu kadar rağbet görülmesi sebebiyle feodalitenin de zirve noktası olduğu yorumuna ulaşabiliriz. Yüksek Orta Çağ dönemi, Haçlı Seferlerinin de meydana geldiği dönemdir. Haçlı Seferleri müslüman halk,Bizans ve Rusya ile olan ticari ilişkileri de zirve noktasına taşımıştır ve sosyal anlamda birbirilerini daha çok tanıma fırsatı bulmuşlar bunun sonuıcunda kültürel etkileşim meydana gelmiştir. Kültürel etkileşim sonucu öğrendikleri kağıt, matbaa, pusula gibi buluşları Avrupa’ya götürme fırsatları olmuştur. Bu gelişmeler ise Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketlerinin başlamasına, coğrafi keşiflerin hız kazanmasına sebep olmuştur. Ticari ilişkilerin canlanmasıyla birlikte, kapalı tarımsal üretimden, ticarete yani dışarıya dönük bir tarımsal üretime geçiş söz konusuydu. Feodalizm başlığı altında daha ayrıntılı anlatılmış olan tarıma yönelik gelişmenin tersine bir durum yaşanmaması tabii ki mümkün değildi. İnsan doğası gereği doymayan ve her zaman daha fazlasını isteyen bir türdür. Tarımın ticaret ile olan dostluğu sebebiyle elde edilen büyük gelirler toprağın sahibi derebeyleri bizzat kendi hesabına ekip biçmeye itti. Bunun sonucu işsiz kalan köylü kesim şehirlere göç etmiştir.

Tarım sektöründe büyük bir işsiz kesim doğmuştu. Bu yeni işsiz kesim tek çare olarak yeni doğmakta olan şehirlere gitmekte buldu. Böylece şehirlerde ileride ihtiyaç duyulacak ucuz işgücünün de tohumları atılmış oluyordu ( MOORE,2003).

Yüksek Orta Çağ, ekonomik, bilimsel ve teknolojik anlamda çok daha iyi bir dönem olmasına karşın, sosyal hayattaki hiyerarşik durumdan dolayı sosyal anlamda Orta Çağ’ın bir zirve yakalayabildiğini söyleyemeyiz. Haçlı Seferleri’nin toplum içinde yaptığı köklü değişikliklere bakıldığında ise Yüksek Orta Çağ’da dinin önemi oldukça fazladır. Yüksek Orta Çağ’da Haçlı Seferlerinin de etkisiyle feodalizmin etkilerinden sıyrılmaya başlanılmış ve ayaklanmalar meydana gelmiştir.

ort4.GEÇ ORTA ÇAĞ

Geç Orta Çağ dönemi felaket ve zorluklar dönemidir. İklimde olan değişiklikler sonucu da tarım fazlasıyla etkileniyor ve kıtlık meydana geldi. Halk gittikçe yoksullaşıyor ve iyi beslenemeyen halk veba salgınıyla birlikte kurtuluşu olmayan bir yola giriyor. Halkın yarısından fazlasını öldüren veba salgını sonucu işçi sayısında da azalma meydana geldi ve bunun sonucu olarak işçinin geliri arttı. Bu kriz dönemi kilisenin de bölünmeye başladığı dönemdir. Bu dönemde kilise üç farklı papa tarafından yönetilmeye çalışılmıştır. Bunca kötü olaylara gebe olan Geç Orta Çağ dönemi bunların yanında Erken Modern Çağlar’a da hazırlık yapabilmiş, ekonomik ve teknolojik anlamda gelişmeler meydana gelmiştir.

Bu doğal felaketlere, daha az acımasız olmayan siyasal felaketler de eklendi. Bütün yüzyıl boyunca ltalya iç mücadelelerle hırpalandı. Almanya sürekli bir anarşinin kurbanı oldu (PİRENNE,2015:217).

Geç Orta Çağ’da Avrupa’yı doğal felaketler harici Yüz Yıl Savaşları etkilemiş ve bu durum Fransa ve İngiltere’yi çökertmiştir. Ekonomik hayata büyük eksileri olmuş olan bu savaşlar tüketici sayısını da azımsanmayacak oranda azaltmıştır. Bu sorunlara yüzeysel bakıldığında sorunların bir çok sebebi bulunabilir ama asıl bakmamız gereken yer, ekonomik örgütlenmenin kendisidir. Sorun tam olarak burada aranmalıdır.

5.FEODALİZM

Feodalite kavramı; feud, feodum veya feudum kelimelerinden türeyen Latince bir kelimedir. Belçikalı tarihçi François Louis Ganshof feodal sistemin aristokratlara ait olduğunu, alt tabakada yer alanları ilgilendirmediğini, aristokratların arasında gelişen asker ve toprak eksenli bir sistem olduğunu savunmuştur. Ancak yapılan bu tanım yetersiz bir tanımdır. Feodal sistem savunduğu görüşleriyle toplumun her kesimini etkileyebilmiş, insanları sınıflandırmış ve toplumun her kesimine, insanların sosyal hayatlarına karışabilmiş toplum düzeninin tekrar düzenlenmesini sağlamıştır. Ayrıca feodal sistemde köylü sınıfı toprakla birlikte alınıp satılabilen bir mal olarak görülmüştür bu durumda Ganshof’un tanımı, doğruluğunu bir kez daha yitirmektedir.

“yalnızca soylu bir bireyin, toprağın bir

bölümüne sahip olduğu ve bu güç sebebiyle kendilerine devredilen otoriteyi miras hakkı

olarak bırakabildiği ve bu kazanımlar doğrultusunda kamusal otoritenin dağılışını tasarlayan

kişilerin oluşturduğu ekonomik, siyasal ve sosyal bir yapıdır (PİRENNE,2005:16).’’

Feodalite ilk olarak Fransa’da merkezileşti. Daha sonra tüm Avrupa’ya yayıldı. Feodalitenin önemli özelliklerinden biri kralın yetkilerinin derebeyler tarafından paylaşılması durumudur. Derebey, hem toprağın hem de toprağı işleyen çiftçinin sahibidir. İsterse bir toprağı üzerindeki işçi ile birlikte satabilirdi. Feodalite sisteminde halk sınıflara ayrılmıştır. Sırasıyla asiller- rahipler- burjuva-köylüler ve köleler(serfler). Bu sınıflar arasında eşitlik söz konusu değildir.

Feodalitenin yaygın olduğu Avrupa, belki de feodal Doğu’dan ve özellikle dönemin Çin ve Hindistan’ından daha yoksuldu, daha az yaratıcıydı ve büyük ordulara sahip değildi. Ancak artık sistemin tümü göçebelikten kurtulmuştu. Artık Avrupa çeşitli hakları bulunan sorumluluk ve dolayısıyla yetki sahibi olan yani kendi kendinin efendisi soyluların, din adamlarının, tüccarlarının ve köylülerinin oluşturdukları yerleşik topluluklar Avrupası haline gelmiştir ( ÜLGEN,2010:15).

Serflere düşen görev topraklarda çalışarak üretim yapmaktır. Ürettiklerinin sadece küçük bir kısmını kendilerine ayırarak geriye kalanları lorda verirler. Lord ise serflerin yani köylülerin güvenliğini sağlar. Yani basit düşünürsek köylülerin yaşamasına izin verir. Günümüzde devletin daha modern ve insani olarak yaptığı bu görevi Orta Çağ’da lordlar yerine getirmiştir. Kendi kendine yetebilen bir ekonomi sistemi hakim olduğu için dışa kapalı bir ekonomi sistemi benimsenmiş durumdadır. Diğer toplumlarla aralarındaki ilişki oldukça kısıtlıdır. Bu durum kültürel ilişkileri, bilim ve teknoloji için gerekli teması yok etmiştir ve ticaretin gelişmesi de engellenmiştir. İnsanlar aralarında iş bölümü yapma gereği duymadığı için bu konuda bilgisiz kalmışlardır. Sürekli gelişen istilalar, iç savaşların başlaması, özgür köylü sınıfının yok olması, krallıkların zayıflaması toplumu korunmaya muhtaç hale getirmiştir. Bu da feodalitenin gelişebilmesine fırsat tanımıştır.



Kabuk yaraya sadık değil...
  Alıntı ile Cevapla

Cevapla
Etiketler
avrupa’sının, çağ, düzeni, ekonomik, etkisi, hayata, orta, sosyal


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)